Laikliği eleştiriyoruz.
Demokrasiyi eleştiriyoruz.
İnsan haklarını eleştiriyoruz.
Hukuk sistemini eleştiriyoruz.
Yolsuzlukları eleştiriyoruz.
Ulus devletini eleştiriyoruz.
Kapitalizmi, tüketim kültürünü eleştiriyoruz.
Kapitilazmin işçi anlayışını eleştiriyoruz.
Batının kadına bakışını eleştiriyoruz.
Sermayeyi eleştiriyoruz.
Bilimin putlaşmasını eleştiriyoruz.
Bilimin hegomanya aracına dönüşmesini eleştiriyoruz.
Bilimin, insanı dönüştürmesini eleştiriyoruz.
Teknoljnin tahribatını eleştiriyoruz.
Teknolojinin insanı kendine yabancılaştırmasını eleştiriyoruz.
Batı medeniyetini eleştiriyoruz. Medeniyetin, medenileştirmeye dönüştüğünü eleştiriyoruz.
Batı sanatını eleştiriyoruz.
Batı şehrini/kentini eleştiriyoruz.
Batı ailesini eleştiriyoruz.
Batı sokağını eleştiriyoruz.
Batının eğlence anlayışını, zevklerini, hazlarını eleştiriyoruz.
Batının doğaya bakışını eleştiriyoruz.
Batının çocuğa bakışını, gence bakışını eleştiriyoruz.
Batı ekonomisini eleştiriyoruz.
GDO’lu ürünleri eleştiryoruz.
Çağın israf anlayışını eleştiriyoruz.
Batının ev/apartman anlayışını eleştiriyoruz.
Batının sinemasını eleştiriyoruz.
Batının üniversitesini eleştiriyoruz.
Batının uluslararası siyasetini eleştiriyoruz.
Amerikan dolarını eleştiriyoruz.
Natoyu, Birleşmiş milletleri eleştiriyoruz
Avrupa birliğini eleştiriyoruz.
İslam dünyasındaki krallıkları, hanedanlıkları eleştiriyoruz.
Bunların hepsini eleştirelim, eleştirmesine de bunların yerine koyabileceğimiz bir şeyimiz var mı? Hep eleştirecek miyiz? İşimiz bu mu olacak? Bir boşluğu doldurma adına bu yönde bir adımımız, bir çabamız var mı? Bu yönde düşünsel bir faaliyetimiz var mı? Bu yönde düşünce üreten kuruluşlarımız var mı? Bu kuruluşlarda asıl düşünce üretecek insanımız var mI?
Bunlardan bir kaçını ele alalım mesela;
Laikliği eleştiriyoruz. Eleştirelim, eleştirmemiz de gerekir. Laiklik beğenelim beğenmeyelim, inançlarla ilgili kendi tarihsel şartlarına da uygun bir sistem kurmuştur. Peki biz bunun yerine ne koyabildik? Fikirlere, inançlara saygıyı muhafaza edebileceğimiz ne tür bir sitemimiz var? İnsanların birbirini kesmeden birbirlerini dinleyebileceği mekanizmalarımız var mı? Tarihte vardı demenin ise bir anlamı yok!
Kapitalizmi, tüketim kültürünü eleştiriyoruz. Yerine neyi koyabildik? En büyük israflar İslam dünyasında olmuyor mu? Bir Ramazan’da iftar sofralarını dahi ayarlamaktan aciziz! Her evde fert başına birer araba arzulayanlar da bizleriz!
Batının işçiye bakışını eleştirelim. Ama bizim de patranlarımız ve işçilermiz var. Alternatif olacak ortaya ne koyabildik? “Bakın, işte bu!” denilebilecek bir sistemimiz var mı? Yoksa yok birbirimizden farkımız biz Osmanlı Bankası mıyız mı?
Batının şehrini eleştirelim. Ama bizim de şehirlerimiz var. Yönetimleri bizim elimizde. İslam şehri , “insan şehri” diyebileceğimiz tek bir görüntü hatırlayabiliyor musunuz?
Teknolojiyi eleştirelim. Ama İslam’a ve insan’a uygun teknoloji üretme anlamında tek bir kıpırdama var mı?
İnsan haklarını eleştiriyoruz. Peki kul haklarını bireysellikten çıkarıp dünya siyasetine uyarlayacak bir gündemimiz var mı?
Yolsuzlukları eleştiriyoruz. Sömürüyü eleştiryoruz. Tamam, iyi de belki de bir müslümanın en duyarlı olabileceği , masraf da gerekmeyen (niye, sadece kaçınacak, o kadar) bu konularda neden perişanız? İslam dünyası neden yolsuzluk batağında çırpınıp duruyor? Sadece yolsuzluklar ve adalet konusunda duyarlı bir İslam dünyası olsa inanıyorum ki, diğer eksikliklerimizi bunlar örter. İslam’ı temsil etmiş ve dünya gündemine sokmuş oluruz. Peki bunu kim dert edinecek? (Not: Son olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın belediyelerde ihaleleri şeffaf hatta canlı yayınlarla yapmaya çalışacaklarını söylemesi devrim niteliğindedir. İnşallah gerçekleşir. Tabii aynı şeffaflık inşallah devlet ihalelerinde de söz konusu olur)
Bütün bu hususlarda kendi içimizde dökülüyoruz. Dünyaya sunacağımız ne olabilir ki?!
En çok merak ettiğim ne, biliyor musunuz? Batı, teorisini oluşturmak için çok bedeller ödedi. Çok denemeler yaptı, yapıyor. Ama neticede devlet düzeni anlamında belli bir seviyeyi yakaladı. Bizim ise teoriye ihtiyacımız yok! (Burası tartışılır, ben bir şeye vurgu yapmak istiyorum) Ahlaka ihtiyacımız var! Hatta dünyanın ahlaka ihtiyacı var! Bilim kriz içinde, çünkü bilim ahlakı kalmadı! Siyaset kriz içinde, çünkü siyaset ahlakı bitti! Ekonomi (para, sermaye, faiz, borç) kriz içinde, çünkü ekonominin ruhu olan ahlak yok oldu! Aile kriz içinde, çünkü aile fertlerini bir arada tutan ahlak kayboldu! Eğitim kriz içinde, çünkü eğitim ahlakı denilen şey buharlaştı. Dindar kriz içinde, çünkü onu ayakta tutan en asli değer olan ahlak yok! İnsan kriz içinde, çünkü insanı insan yapan ahlak bunalımda! O halde çağın sorunu esasen bilgi sorunu değil, bilgiye ulaşma sorunu hiç değil, çağın sorunu ahlak sorunudur. Biz müslümanlara geldiğimizde belki minimize olması gereken ahlak sorunu devasa boyutlarda!! Biz dünyaya ne vereceğiz? Nasıl inandırıcı olacağız? Biz bu ahlak yapımızla mı dünyaya İslam’ı anlatacağız? Biz bu ahlak yapımızla değil dünyaya kendmize bile faydamız olmaz.
Tarihimizde eleştirilecek yanlarımız olsa bile muazzam bir tecrübeye sahibiz. 1400 yıllık teorimiz ve pratiğimiz var. Batı şunun şurasında 200-300 yıllık bir geçmişe sahip. Pratiği ise şimdiden alarm veriyor! Peki biz müslümanlar, batının kendiliğinden çökmesini mi bekliyeceğiz? Batı, ahlaksız, batı sömürücü, nasıl olsa çatırdayacak diye oturduğumuz yere çakılıp kalacak mıyız? Bize düşen bir sorumluluk yok mu? Bu ülkede müslüman sanayici ne iş yapar? Bu ülkede müslüman eğitimci ne haldedir? Bu ülkede müslüman tarikatçi neyi bekler? Bu ülkede müslüman siyasetçi neyin peşindedir? Bu ülkede müslüman bürokratın hedefi nedir? Bu ülkede müslüman belediyeci neyi hesaplar? Bu ülkede müslüman esnaf neyi gözler? Bu ülkede mülüman öğrencinin arzusu ne? Bu ülkede bu sayılan grupların İslam’ın topluma sirayet etmesine yönelik, adalet, hukuk, dayanışma ve yardımlaşmanın ne menem bir şey olduğunu göstermeye yönelik bir hedefleri, bir projeleri var mı? Bu ülkeden sayılan bu grupların fakirliğin giderilmesine, mazlumun korunmasına yönelik organize bir duruşları söz konusu mu? Bu ülkede sayılan bu grupların çocuklarımıza, gençlerimie vaadettiği bir gelecek var mı? Bu grupların çağın envaı çeşit süs, cazibe ve bataklığına karşı çocuklarımıza, gençlerimize hatta kadınlarımıza yönelik organizasyonları bulunuyor mu? Bu ülkede sayılan bu grupların haksızlıklara, adaletsizliklere karşı neye mal olursa olsun söyleyecekleri bir çift söz var mı? Bu ülkede devlet denilen aygıta karşı gerçek bir muhalefeti sergileyen bağrı yanık ve dertli insanlar bulunuyor mu?
Ezcümle bize ne oldu? Nereye gidiyoruz?
Not: Kendimize haksızlık etmeyelim diyenler olabilir. Doğrudur, haksızlık da etmeyelim. Mesela bu ülkede İSAM diye kuruluş oluşturulmuştur. Muazzam bir projedir. Hayli iş görmüştür. Ancak üzerinden 28 Şubat geçmiş, dağıtılmıştır. Bunun yanında AK partini siyasi arenadaki devrim niteliğindeki eylemlerini de buraya not etmeliyiz. Ancak bütün bunlar rehavete yol açmamalı…
üstadım,ahlak davranışlar bütünüdür. Aksiyoloji de diyebiliriz.Her ahlaki davranışın altıda değerler bilgisi yatar.(Din,ideoloji,felsefe v.s.)bilgideki her eksiklik ahlaki alanda kendisini gösterecektir diye düşünüyorum.Hayırlı çalışmalar dilerim.