İçeriğe geç

AKLIN MADDİ, MANEVİ VE RUHİ BOYUTLARI: AKLIN ÇOK KATMANLILIĞI MESELESİ

Şöyle bir düşünce aklıma geliyor: Durağan bir akıl yoktur. Tek bir akıl da yoktur. Çoğul akıl, dinamik akıl ve aklın aşamaları vardır. Bu aşamalar şöyledir:

  1. Maddi aşama veya maddi boyut 
  2. Manevi aşama veya manevi boyut 
  3. Ruhi aşama veya ruhi boyut 

Bunlarla ne kastedilmektedir? Önce bu üç aşama deniz metaforu ile açıklanacak, ardından bazı tespitler yapılacak, sonra da birkaç örnekle bu boyutların iyice anlaşılması sağlanacaktır.

Deniz metaforu:

  1. Maddi boyut → Deniz kenarı
    Deniz kenarı, insanın gözle görebildiği ve kolayca erişebildiği alandır. Burada dalgaları, kumu, suyun yüzeyini görürsünüz. Maddi boyut da buna benzer: insanın yaşamında gözle görülür, ölçülebilir ve deneyimlenebilir yönlerdir.
  2. Manevi boyut → Denizin yüzeyi
    Denizin yüzeyinin biraz altına indiğinizde, suyun altındaki hareketleri, akıntıları ve balıkları görürsünüz ama hâlâ sınırlı bir görüş alanına sahipsiniz. Manevi boyut da buna benzer: insanın niyeti, duyguları ve davranışlarına kattığı anlam ve bilinç düzeyidir.
  3. Ruhi boyut → Denizin derinliği
    Denize derinlemesine daldığınızda, karanlık, derin, bilinmeyen ve keşfedilmesi zor alanlarla karşılaşırsınız. Ruhi boyut, insanın iç dünyasının en derin, en özel ve Tanrı ile bağlantılı yönüdür. Bu boyutta insan, yalnızca fiziksel ve akli değil, ruhsal anlamda da hareket eder; niyet, teslimiyet, ihlas ve Allah’a yakınlık gibi boyutlar burada ortaya çıkar.

Şimdi bu aşama veya boyutlarla ilgili bazı tespitler yapabiliriz:

  1. Dikkat edilirse bu aşamalar somuttan soyuta doğrudur. Maddi boyutta da akıl vardır ama diğer aşamalara göre oldukça basit düzeydedir. Soyutluk arttıkça derinleşir. Manevi aşamadaki soyutluk maddi aşamadan oldukça fazladır. Ruhi aşamadaki soyutluk ise manevi aşamadakinden çok daha derindir. Ancak burada soyutluktaki derinleşme salt felsefedeki soyutluk anlamında değildir. Belki de felsefedeki soyutluktan sıyrılıp başka bir halleşmedir, başka bir görme biçimidir.
  2. Buna uygun olarak denilebilir ki, çoğu insan maddi boyutta kümeleşmiş, orada yoğunlaşmıştır. Manevi boyuta yükselen insanların sayısı maddi boyuta nazaran azdır. Ruhi boyuta yükselen insanların sayısı da diğer iki boyuta göre daha azdır. 
  3. Aklın “bağlama” anlama vardır. Akıl neyi neye bağlar? Akıl, öyle bir şeydir ki, bağlamadan duramaz. Ancak bağlama işlemi de yukarıdaki boyutlara uygun olarak çok katmanlıdır. Akıl, maddi boyutta nesneleri birbirine bağlar. Manevi boyutta, nesneleri soyutlar, kavramlaştırır ve sonuçlara bağlar.  Bu, ilm-i husulidir. Ruhi boyutta ise akıl, eşyayı/varlığı anlama, gayba ve metafiziğe bağlar. Bu, ilm-i huzuridir.  
  4. Diğer taraftan -buna paralel olarak- maddi boyutta yaşayan manevi boyutu inkar edemez, etmemelidir. Manevi boyutta yaşayan da ruhi boyutu inkar edemez, etmemelidir. Ederse ne olur? Bu, deniz sahilinde olanın denizin hemen yüzeyinde yüzmeyi inkar etmesine; deniz yüzeyinde yüzenin de denizin derinliklerine dalmayı inkar etmesine benzer. Bunun tersi de mümkündür. Yani ruhi boyutta yaşayan, denizin derinliklerini asıl kabul edip manevi boyutu, manevi boyutta aklın bağlama işlevini yerine getiren de maddi boyutu inkar edemez, etmemelidir.  Ederse, maddî ve aklî hayat görmezlikten gelinir ve tamamen ruhanileşmek söz konusu olur ki, yeryüzünde var olmaktan maksat sadece bu değildir.
  5. Yine maddi boyut manevi ve ruhi boyutu içermez, ancak manevi boyut, maddi boyutu; ruhi boyut da hem maddi hem de manevi boyutu içerir, içine alır. Bu noktanın önemli olduğunu düşünüyorum. Buna göre mesela duyusal bilgi vardır, aklî bilgi vardır, bir de kalbi bilgi vardır. Kalbi bilgi aklidir, ama en yüksek akli bilgidir. Yöntemi de farklıdır. Dolayısıyla kalbi bilgi, akıl dışı değil, aklîdir. Ama rasyonel akıl ile elde edilebilecek bir şey de değildir. İçsel bir bilgi türüdür. Rasyonel akıl, dış dünyadan gördüklerini soyutlar ve terkip eder. Nasıl ki, duyusal bilgi akli bilgiyi reddedemez, akli bilgi de kalbi bilgiyi reddedemez, reddetmemelidir.
  6. Bu üç boyut arasında mutlak bir ayırım da yoktur. Üç aşamayı kabul edenler için bu boyutlarda mükemmel bir bütünlük, uyum ve estetik vardır. Ancak ruhi boyutu inkar edenler akıldan vahyi/gaybı çekip ayırırlar. Ruhi ve manevi boyutu yok sayanlar ise akli işleyişi maddeden ibaret görürler. Bu durumda maddeden hem manevi hem de ruhi aklı çekip ayırırlar. Akıldan ruhi boyut soyutlandığında, çekip alındığında katı nedensellikler ortaya çıkar. Nesnellik adına bilimden etik tamamen dışlanır. Ancak ruhi boyutu kabul edenler için değerlerle çevrelenmiş bir akılcılık ve bilim yapma tarzı mümkündür.
  7. Yine ruhi boyutun ihmali halinde şu sonuçlar ortaya çıkar:                                                        a. Sadece insanla ilgilenmek, Allah ile ilgilenmeyi bırakmak.                                                     b. Sadece akla başvurmak, vahye başvurmayı bırakmak.                                                             c. Sadece dünyeviye bağlanmak, ahirete bağlanmayı bırakmak.

Yukarıda dediğimiz gibi ruhi boyutun hakkını verenler diğer boyutlarla da ilgilenir ya da (tasavvufta olduğu gibi) doğrudan ilgilenemese bile onları reddetmez, inkar etmez. Çünkü ruhi boyut hepsini içerir. Bu da şunları gerektirir:

a. Allah ile ilgilenen, insan ile de ilgilenir.

b. Vahye başvuran akla da başvurur.

c. Ahirete de bağlanan, dünyayı da imar eder.

Bu modeli örneklerle açıklayacağım ancak şu kadarını hemen söyleyerek giriş yapmak istiyorum:

Bu model, aklı ve varlığı tek katmanlı ve statik olarak değil, “çok katmanlı bir yapı” ve dinamik bir süreç olarak görmek açısından çok anlamlıdır. 

Şimdi bu modelde öne çıkan noktaları şöyle açabiliriz:

  1. Çoğul akıl ve aşamalar

Dedik ki, tek bir akıl yoktur, akıl çokludur. Bu, düşüncenin tek bir düzlemde açıklanamayacağını, farklı seviyelerde kendini gösterdiğini ifade ediyor. Aklın üç aşaması vardır: Maddi, manevi ve ruhi.

  1. Somuttan soyuta doğru derinleşme

Maddi → manevi → ruhi. Somutluk azalırken, soyutluk ve derinlik artmaktadır. Bu da zihnimizin ve algımızın farklı düzeylerde işlediğini, bir şeyin hem maddi-fiziksel olarak, hem kültürel-manevi, hem de evrensel-ruhi anlamda değerlendirilebileceğini gösterir. Daha önce verdiğim örneğin yanında bu söylediğimizi bazı örneklerle daha desteklemek istiyorum:

1. Apartman örneği:

Maddi boyut: Tuğla, çimento, demir vs. ile yapılan boyuttur. 

Manevi boyut: Şehre katkısı, çevresine sağladığı faydalarla ilgilidir.

Ruhi boyut: Ülkeye veya dünyaya kattığı anlam, ve etkisi ile alakalıdır.

2. Ağaç örneği:

Maddi boyut: Yaprak, dal, kök, gövde vs. ile görünen şekilsel boyuttur.

Manevi boyut: Ormandaki rolü ve ekosisteme katkısıyla ilgilidir.

Ruhi boyut: Varlık aleminde taşıdığı değer veya anlam ile alakalıdır.

Şimdi bunu asıl örnek olan insana uygulayalım: 

İnsan örneği:

İnsanı ele alırken, onun varlığı üç katmanlı bir çerçevede incelenebilir: Maddi, manevi ve ruhi boyutlar. Bu boyutlar, somuttan soyuta doğru bir derinleşme gösterir ve insanın hem fiziksel varlığını hem zihinsel kapasitesini hem de evrensel anlam ve değerlerle kurduğu ilişkiyi kapsar.

Maddi boyut, insanın bedensel varlığını temsil eder. Bu boyut, biyolojik işlevler, organlar, fiziksel sağlık ve hareket kabiliyeti ile ilgilidir. Beden, insanın somut dünyada var olmasını sağlar; yaşamın temel gereksinimleri, çevreyle etkileşim ve günlük işlevsellik bu boyut aracılığıyla gerçekleşir. Maddi boyut, insanın algı ve deneyimlerinin somut zemini olarak kabul edilebilir.

Manevi boyut, insanın aklıyla ilişkili olan boyuttur. Akıl, bilgiyi işleme, öğrenme, toplumsal ve kültürel bağlamlarda etkileşimde bulunma kapasitesini ifade eder. Bu boyut, insanın toplumsal ilişkilerini, etik kararlarını ve zihinsel yetkinliklerini içerir. Manevi boyut, insanın sadece bedensel değil, aynı zamanda düşünsel ve sosyal bir varlık olarak işlev görmesini sağlar. Bu boyut, insanın çevresini ve diğer bireylerle ilişkilerini anlamlandırma sürecini temsil eder.

Ruhi boyut, insanın ruhuyla ilgilidir ve varlığın en derin, en soyut katmanını oluşturur. Bu boyut, insanın etik değerlerle, vicdan ve erdemlerle kurduğu ilişkiyi, içsel potansiyelini gerçekleştirme kapasitesini ve yaşamın anlamını keşfetmesini kapsar. Ruhi boyut, bireyin sadece kendisi ve çevresi için değil, evrensel düzeyde değer üretme ve anlam yaratma kapasitesini ifade eder. Bu boyut, insanı salt fiziksel ve toplumsal varlık olmaktan çıkararak, evrensel ve etik sorumluluk taşıyan bir varlık hâline getirir.

Sonuç olarak, insanın üç boyutlu varlığı, onun somut gerçeklik, zihinsel ve sosyal etkileşimler ile ruhsal ve etik derinlikler arasında kurduğu sürekli ilişkiyle anlaşılabilir. Maddi, manevi ve ruhi boyutlar birbirini tamamlar; somut deneyimlerden başlayarak, toplumsal ve zihinsel katkılar aracılığıyla, evrensel ve etik değerlerle ilişkilenen derin bir varoluş biçimine ulaşır. Bu yaklaşım, insanın potansiyelini anlamak, etik ve ruhsal derinliği kavramak açısından hem felsefi hem akademik bir çerçeve sunar.

Bazı çağdaş filozoflar, “ruhi boyut” kavramını metafizik olarak fazla soyut bulabilir ve bunu ölçülemeyen bir alan olarak eleştirebilir. Bununla başa çıkmak için, bu modelde ruhi boyutu, etkiler ve katkılar üzerinden nesnel göstergelerle ilişkilendirebiliriz. Örneğin, bir ağacın “ruhi boyutu”, biyolojik çeşitliliğe katkısı, kültürel simge olarak rolü veya etik değerler açısından incelenebilir. Yine denilebilir ki, ağaç, tüm canlılar için yaşam kaynağıdır; varlığı, ekosistem bütünlüğüne ve gelecek nesillere bırakılan mirasa işaret eder. Ayrıca ağaç ve dahil olduğu orman, insanların doğayla kurduğu ruhsal bağ, derinlik hissi, dua ve varlıkla baş başa kalma, dinginlik ve estetik deneyim aracılığıyla varlık anlamı oluşturur. Özetle, ruhi boyut, ağacın sadece fiziksel ve sosyal katkısını değil, kültürel, etik ve evrensel anlamını da içerir.

Bu açıdan apartman örneğine tekrar bakalım: 

Somut katkı (maddi): Tuğla, çimento, demir ile inşa edilmiş yapı.

Toplumsal katkı (manevi): Şehir yaşamına sağladığı fayda, insanların barınma ve sosyal ilişkileri için işlev görme.

Ruhi boyut (derin ve soyut):

Apartman, bulunduğu şehirde mimari kimliğin bir parçası olabilir; gelecek kuşaklar için bir kültürel miras oluşturur. Yapının enerji verimliliği, ekosisteme olan uyumu ve insan sağlığına katkısı, evrensel bir etik sorumluluğun göstergesidir. Ayrıca insan emeği, dayanışma ve yaratıcı çaba açısından bir değer taşır; yani yapı sadece fiziksel değil, insan deneyimi ve etik bağlamda da bir “varlık katkısı” sunar. Özetle, ruhi boyut, yapının insanlık ve evrensel değerler düzeyindeki anlamını kapsar.

Ruhi boyutu ortaya çıkarabilmek açısından yeni bir örnek verelim: 

Bir üniversite kütüphanesi düşünelim.

Maddi Boyut: Binanın fiziksel yapısı, raflar, kitaplar, bilgisayarlar.

Manevi Boyut: Öğrencilerin ve akademisyenlerin bilgiye erişimi, araştırma ve öğrenme süreçlerine katkısı, toplumsal eğitim işlevi.

Ruhi Boyut: Birkaç açıdan ele alınabilir:

Bilgi ve kültürel miras aktarımı: Kütüphane, insanlığın birikmiş bilgisini nesiller arasında taşır; bir medeniyetin sürekliliğine hizmet eder.

Etik ve entelektüel gelişim: İnsanların düşünsel ve ruhsal gelişimine katkıda bulunur; sorgulama, eleştirel düşünme ve bilgelik kazanımını destekler.

İnsanlık ve evrensel değerler düzeyinde anlam: Kütüphane, bireylerin ve toplumun kendini aşma, evrensel bilgiye erişme ve anlam bulma sürecini temsil eder.

Özetle: Maddi boyut yapı ve donanımı, manevi boyut işlev ve toplumsal katkıyı, ruhi boyut ise insanlık, etik ve evrensel anlam düzeyindeki derinliği gösterir.

Son olarak bu modeli ibadetlere uygulamak istiyorum. Aslında bu modeli sadece ibadetlere değil, insanın değerlerle kurduğu tüm etkinliklere uygulamak mümkündür. İbadetlerle ilgili vereceğimiz örnek diğerleriyle de elbette karşılaştırılabilir. Örneğimiz zekattır.

  1. Maddi Boyut

Maddi boyut, ibadetin veya eylemin somut, ölçülebilir ve gözlemlenebilir yönüdür. Zekât için bu, nisap miktarı, hangi mallardan verileceği, miktarın belirlenmesi ve teslim şeklidir. Bu boyut, toplum açısından adaleti ve ekonomik dengeyi sağlama işlevi görür. Yani maddi boyut, ibadetin dışsal ve pratik boyutu olarak görülebilir; herkesin gözlemleyebileceği, ölçebileceği ve uygulayabileceği yönüdür.

  1. Manevi Boyut

Manevi boyut, eylemin akıl ve bilinç düzeyinde kattığı anlam ve farkındalıktır. Zekât örneğinde, veren kişi, paranın veya malın sadece maddi bir transfer olmadığını, bir sorumluluk ve paylaşma bilinci içerdiğini kavrar. Alıcı açısından ise zekât, bir ihtiyaç karşılamaktan öte, toplumsal bağın ve dayanışmanın hissedilmesi anlamına gelir. Manevi boyut, ibadetin akıl ve vicdanla ilişkili tarafıdır; toplumsal, etik ve bilinçli bir eylem olarak değer kazanır.

  1. Ruhi Boyut

Ruhi boyut, ibadetin en derin ve kişisel boyutudur; bireyin içsel arınması ve Allah ile kurduğu bağla ilgilidir. Zekât veren kişi, niyetini Allah’a yönelterek, nefsini arındırır, bencillikten uzaklaşır ve derin bir ruhsal tatmin yaşar. Bu boyut, görünmeyen ve ölçülemeyen bir derinliği temsil eder; yalnızca verenin ruhsal tecrübesiyle ilişkilidir. Ruhi boyut, ibadetin insanın iç dünyasını dönüştürme, manevi olgunluğu geliştirme yönüdür.

Özetle denilebilir ki;

Maddi Boyut: Görünür, ölçülebilir ve uygulamaya dayalı → toplum, adalet, düzen

Manevi Boyut: Kültürel anlam ve bilinç düzeyi → etik farkındalık, toplumsal bağ

Ruhi Boyut: Derin anlam, içsel arınma ve Allah ile ilişki → nefsin terbiye edilmesi, ruhsal derinlik

Sonuç olarak bu yaklaşım, felsefede ontolojik çok katmanlılık ve derinlik düşüncesi ile paralellik gösterir. Özellikle tasavvufta ve İslami düşüncede de varlık, sadece somut değil, aynı zamanda manevi ve ruhi boyutlarıyla ele alınır.

Bu yaklaşımın bir faydası varlıktaki zenginliği dikkate almaksa, diğer bir faydası da bir nesneye veya olaya sadece yüzeysel bakmanın yanıltıcı olduğunun farkına varılmasıdır. Anlam, sadece somut yapı ile değil, onun manevi ve ruhi etkileri ile de anlaşılır. 

Sonuç

Bu yazıda ortaya konan model (ki, yeni bir şey değil, olanı yeni bir dille ifade etmektir), aklı ve insan varlığını tek katmanlı ve durağan bir yapı olarak görmekten ziyade, çok katmanlı ve dinamik bir sistem olarak ele almanın önemini vurgulamaktadır. Akıl, burada tekil bir kapasite olarak değil, farklı düzeylerde kendini gösteren çoğul bir yapı olarak tanımlanmıştır. Maddi, manevi ve ruhi boyutlar, hem aklın hem de insanın varlığının derinliğini ve kapsamını anlamada temel referans noktalarıdır. Bu yaklaşım, insanın biyolojik, toplumsal ve evrensel düzeylerdeki işlev ve katkılarını anlamak açısından kavramsal bir çerçeve sunar.

Çoğul akıl ve aşamaların önemi, düşüncenin tek bir düzlemde açıklanamayacağını ve insanın varlığının farklı düzeylerde kendini gösterdiğini ortaya koymaktadır. Maddi boyut, insanın fiziksel varlığını ve somut dünyayla kurduğu ilişkiyi temsil ederken, manevi boyut zihinsel, toplumsal ve etik işlevleri kapsar. Ruhi boyut ise insanın varoluşsal derinliğini, evrensel değerlerle kurduğu ilişkiyi ve yaşamın anlamını kavrama kapasitesini içerir. Bu katmanlar, birbirini tamamlayan ve birbirine geçiş sağlayan bir yapı olarak, somuttan soyuta doğru artan bir derinlik ve soyutluk hiyerarşisi oluşturur.

Çalışmada sunulan örnekler, modelin somutlaştırılmasında etkili birer araç olarak işlev görmüştür. Apartman ve ağaç örnekleri, maddi, manevi ve ruhi boyutların yalnızca insan varlığında değil, genel olarak varlık aleminde de geçerli olduğunu göstermektedir. İnsan örneğinde ise bu üç boyut, biyolojik temel, toplumsal ve kültürel işlevler ile evrensel ve etik anlam üretme kapasitesi üzerinden incelenmiştir. Özellikle ruhi boyut, soyut ve ölçülemeyen bir alan olarak görülebilse de, etkiler ve katkılar üzerinden nesnel göstergelerle ilişkilendirilebilir; örneğin bilgi, kültürel miras, etik değerler ve insanlık için üretilen anlamlar, bu boyutun göstergeleri olarak değerlendirilebilir.

Modelin akademik ve felsefi önemi, insanın potansiyelini, etik ve ruhsal derinliğini kavramada ortaya çıkar. Maddi boyut, insanın somut dünyadaki varlığını ve günlük işlevlerini açıklarken; manevi boyut, toplumsal etkileşim ve zihinsel yetkinlikleri anlamlandırmaya hizmet eder. Ruhi boyut ise insanı, yalnızca fiziksel ve toplumsal bir varlık olmanın ötesine taşıyarak, evrensel, etik ve kültürel sorumluluk taşıyan bir varlık hâline getirir. Bu çerçeve, insanın varoluşunu çok boyutlu olarak kavramayı ve her düzeydeki işlev ile katkıyı değerlendirmeyi mümkün kılar.

Ayrıca model, çağdaş eleştirilere de yanıt verir niteliktedir. Ruhi boyutun metafizik olarak fazla soyut olduğu ve ölçülemeyen bir alan olarak görüldüğü eleştirisine karşılık, bu boyutun etkiler ve katkılar üzerinden nesnel ve gözlemlenebilir biçimde analiz edilmesi önerilmektedir. Üniversite kütüphanesi örneğinde görüldüğü gibi, ruhi boyut yalnızca fiziksel veya işlevsel katkıları değil, bilgi aktarımı, entelektüel ve etik gelişim ile insanlık ve evrensel değerler düzeyinde anlam üretimini de kapsar. Böylece soyut kavramlar, somut göstergelerle ilişkilendirilebilir ve akademik analiz için geçerli bir çerçeve sağlanmış olur.

Sonuç olarak, bu model insan ve akıl kavramına hem teorik hem de uygulamalı bir boyut kazandırmaktadır. İnsan varlığı, somut gerçeklik, toplumsal ve zihinsel etkileşimler ile ruhsal ve etik derinlikler arasında sürekli bir ilişki içinde değerlendirilebilir. Maddi, manevi ve ruhi boyutlar, insanın potansiyelini anlamak, etik ve ruhsal derinliğini kavramak ve yaşamın anlamını bütüncül bir perspektifle analiz etmek için güçlü bir akademik ve felsefi çerçeve sunmaktadır. Bu yaklaşım, hem çağdaş felsefi tartışmalara hem de insan bilimlerine önemli katkılar sağlayabilecek çok boyutlu bir analiz modelini temsil eder.

Kategori:Yazılar

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir