İçeriğe geç

EVRİMİN GENEL OLARAK MÜSLÜMAN CAMİADA KABUL GÖRMEMESİNİN SEBEPLERİ

Biyolog değilim. Dolayısıyla evrim ile ilgili içeriden biri gibi konuşmam doğru olmaz. Ancak konu inançlarımı da ilgilendirdiğinden dolayı eleştiri, şüphelerimi dile getirme ve soru sorma hakkımı kullanmak isterim. Bu sebeple aşağıdaki noktaları nazarlarınıza sunmayı arzu etmekteyim. Evrim neden genel olarak (bazıları hariç) müslümanlar arasında bir türlü kabul görmüyor?
 
1. Biyologlar tarafından genel olarak kabul görse de azınlığın eleştirisine uğraması. Bu durum, en azından bilim adamları arasında bu konuda bir ittifak olmadığını göstermektedir.
 
2. Önemli olsa da sonuçta evrimin henüz teori aşamasında kalması. Evrim teorisinin karşısına başka bir bilimsel teori konulamamasının evrim teorisini haklı çıkarmaya yetmemesi. Ya da şöyle ifade edeyim: Bir Müslüman için Kur’an kesin olarak Allah kelamı olduğundan dolayı o kelamın zahirinden çıkıp onu te’vil etmeyi gerekli kılacak bir bilimsel ve akli kesinliğin oluşmamış olması. Bilimsel teori mi kelamın zahiri mi ikileminde bilimsel teori zannilik barındırdığından kelamın zahirinin tercih edilmesi. Teori kanuna dönüşse kelamın zahiri zannilik ifade edecektir. Bu durumda haliyle zahirin yorumlanması da meşru, makbul ve makul olacaktır! Ancak henüz böyle bir durum söz konusu değildir. 
 
3. Doğrudan kanıtlarının az olduğunun iddia edilmesi. Doğrudan kanıtla kastedilen, evrimin yani gerçek bir değişimin gözlemlenebilir örneklerinin bulunmasıdır. Dolayısıyla bu örnekler yoktur. Fosillerin yer altından çıkarılması, mevcut iki hayvan türü arasında bir ara türün varlığını gözlemlemek değildir. Aynı şekilde genetik benzerlikten yola çıkmak da böyledir. Bu da evrimi gözleme dayalı bir bilimsel öğretiden ziyade varsayıma dayalı bir teori şekline sokmaktadır.
 
4. Doğrudan gözlemin olmamasına bağlı olarak yapılan genellemeler. Akademide gereksiz ve yanlış genellemeler ciddi hata oluşturur. Buna genelleme hastalığı da diyebiliriz. Bazı konularda genelleme yapmak kaçınılmazdır ve olmalıdır da. Ama bu genellememeler ya akli külli kesin önermelerdir ya da bizzat duyusal olarak gözlemlenen bazı olaylardır. Ufak tefek mikro organizmalarda görülen bazı evrimsel süreçleri genelleyerek tüm canlı organizmalara teşmil etmek bu genelleme hastalığının bir sonucu olsa gerektir. Bu genelleme belki de bilimsel araştırmaları motive etmek içindir.  Genellersiniz ve hipotezinizin peşine düşersiniz. Bir takım destekleyici olgularla da karşılaşabilirsiniz. Ama buz size bulgularınızı mutlak hakikat gibi genelleme imkanı vermez. 
 
5. Ortak atanın ne olduğunun belirsiz olması. Aynı şekilde şempanzelerle kuzen olmamızın da ne anlama geldiğinin belirsiz olması. Müslümanların zihninde doğrudan olmasa da bir şekilde insanın hayvanlardan evrildiği yönünde güçlü bir inancın bulunmasına sebep olması. Bu durumda insanın maymundan gelmediği, sadece ortak atada birleştiklerinin söylenmesi yeterli değil. Çünkü meselenin boyutları karanlık. Ayrıca bırakınız DNA’nın yüzde şu kadarında ortaklığı, basit çıplak gözlemle hayvan ve insana bakılsa nedeyse yüzde yüz ortak oldukları -siz buna amca oğlu oldukları deyin- söylenebilir. Bunun için çok uzaklara gitmeye de gerek yoktur. Ama iş ruh ve bilince geldiğinde meselenin bir kıl-kuyruk farkı olmadığı anlaşılır. 
 
6. Evrimin kanıtı olarak ileri sürülen bir takım fosillerin sahte olması, insanları yanıltmak için bazı verilerin kullanılması zihinlerde hep soru işareti doğurmuştur. Bazı verilerin ispat edilmesi bu kuşkuları gidermek için yeterli olmamıştır. 
 
7. Evrime verilen bazı örneklerin hiç de tatmin edici olmaması. Örneğin, zürafaların yerdeki meyveler bitince veya bulundukları bölgede yerde meyve olmayınca, boyunları, ağaçlardaki meyveye yetişsin diye uzadı. İnsanların kuyrukları işlevsiz olduğu için koptu ve insan kuyruksuz kaldı. Kafamızın arkasındaki göz bize fayda sağlamadığı için kayboldu , vücudumuzun kılları kıyafet giydik diye döküldü. Dört ayaklı yürümek işlevsiz olduğu için iki ayağımızla yürümeye başladık vs.
 
8. Tüm dünyada evrim karşıtlığının linç ile karşılanması, seküler devletlerin evrimin arkasında durması şüphelere yol açmıştır. Evrim karşıtı olanların üniversitelerde işine son verilmesi, baskı ile karşılaşmaları. Eğitim sistemlerinde mutlak hakikat gibi anlatılması, başka görüşlere yer verilmemesi, hatta teolojik evrimcilik diyebileceğimiz bir görüşe dahi tahammül edilmemesi.
 
9. Dawkins gibi ateistlerin evrimi Tanrı’nın yokluğuna kanıt olarak ileri sürmeleri.
 
10. Sadece ateistler değil laik ve sekülerler de dine karşı evrime sığınmışlardır. Bu şekilde dini kendi sınırlarına çekmeyi bilime, bu vesileyle dinin topluma, siyasete, ekonomiye müdahil olmamasını istemişlerdir. Bu da aklı kurcalayan bir durumdur.
 
11. Aynı şekilde evrimin muhtevasının evrende rastlantısallığa ve amaçsızlığa yol açması sebebiyle evrenin bir yaratıcısının olmadığı inancına sevk etmesi. 
 
12. Benzer şekilde evrimin muhtevasındaki doğal seçilim ve güçlünün ayakta kalması savlarının kullanılarak güçlülerin zayıflara zulmetmesine yol açması. (Bu son dört durumun esasen bilimsel bir kanıtla değil yalnızca felsefi bir görüşle ilgili olduğunu belirtmek isterim)
 
13. Mikro organizmalarda görülen bir takım evrimsel süreçlerin, kanıtlanmadığı halde, aynı şekilde makro organizmalarda da görüldüğünün iddia edilmesi.
 
14. Evrimciler bize yaşamın kökeni ve hücrenin nasıl ortaya çıktığına dair bir açıklama getirmemiştir. Yalnızca yaşamın zaten var olduğunu varsayarak çeşitlenmesinin sürecini açıklamaya çalışmışlardır. Kökene dair maddi bir açıklama olmadan, türlerin çeşitlenmesine dair bir maddi açıklama ister istemez şüphe doğurmaktadır.
 
15. Son olarak bu bir lobi faaliyeti olabilir mi? Arkasında bir yahudi parmağı var mı? Nasıl bir faiz lobisi varsa veya başka lobiler varsa ve bunlar bir fikrin, bir siyasetin uygulanması konusunda her şeyi göze alabiliyorlarsa evrimin arkasında da böyle bir oluşum olabilir mi? Meselenin bazı bilimsel yönleri olsa bile mesele ideoloji ile yüklenip bilimsel bazı yönlerinin gölgede bırakılarak farklı mecralara taşındığı söylenebilir mi? Bu, bir kuşkudur, ancak belgelerle kanıtlanması gerekmektedir. Bundan yoksun olduğumu ifade etmek isterim.
 
Görüldüğü gibi şüpheler var, sorular var. Bu meselenin mutlak kesinlik gibi sunulması ve savunulması da rahatsız edici… Kesinlik olsaydı, bir şekilde bunu dini düşünceyle uzlaştırmak mümkün olabilirdi. Zira konu, din-bilim ilişkisiyle de alakalı… Dediğim gibi kesinlik olsaydı ama… Zira biz biliyoruz ki, aklî kesinlik karşısında Allah’ın sıfatlarına dair ayetler te’vil edilmiştir. Ancak henüz o aşamada olduğumuzu düşünmüyorum. Belli ki, bu konu tartışılmaya devam edecek…
Kategori:Yazılar

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir