Enis Doko, Gazali’nin bir ara agnostik olduğunu söylüyor. Bazıları da Gazali’nin 6 aylık gibi bir dönemde sofist olduğunu iddia ediyor. Oysa agnostizm veya sofizm bizzat Tanrının yahut bilginin varlığından şüphe içerisinde olmak demektir. Bunlar sadece bir yöntem olarak değil, epistemik olarak da ontolojik olarak da şüphenin varlığını asıl kabul ediyor. Gazali, hayatının bir döneminde azıcık da olsa Allah’ın varlığından şüphe içerisinde oldu mu?
Gazali’nin kendi krizini anlattığı el-Munkız mine’d-dalal adlı eserinde söylediklerinden anladığım şudur: Gazali bir kriz yaşıyor, ama bu bir iman krizi değildir. Burada Allah’ın varlığından şüphe etmiş değildir. Bu açıdan inanç krizi yaşamıyor. Allah’ın var olduğunu, tek olduğunu kabul ediyor. Burada sıkıntı yok. Ancak bunu ispat etmenin yöntemi olarak kelamı da felsefeyi de masum imam anlayışını da reddediyor, kabul etmiyor. Çünkü özellikle kelam ve felsefe akıl yürütmelere dayanıyor ve akıl yürütmeler her zaman hatalı sonuç verebiliyor. Aklın yanılma ihtimali her zaman var. Üstelik akıl yürütmeler bir noktadan sonra bıktırıcı, usandırıcı ve sıkıcı olabiliyor. Akıl yürütmeler hatalı olduğu için şimdi Allah’ın varlığı da batıl mı olacak? Hayır. İşte Gazali bu noktada yöntem olarak kesinliği ortaya koyacak bir arayış içerisine giriyor. En güzel ve kesin ispat yöntemi olarak da tasavvufi yöntemi kabul ediyor. Şimdi bir başkası da tasavvufi yöntemi eleştiri konusu yapsa bu Allah’ın varlığından şüphe içerisinde olduğunu mu gösterecek?
İlk Yorumu Siz Yapın