İçeriğe geç

DİN Mİ, DİNLER Mİ?

Bugün müslümanlar olarak “dinler” dendiğinde alerji duyuyor, tek din olduğunu ve bunun da İslam olduğunu söyleme gereği hissediyoruz. Özellikle diyalog tartışmalarında bu “dinler” tabiri geçince, ister istemez dikkatimiz bir kat daha artmış oluyor. Bunun haklı tarafları var elbette. Bir de dinler tarihi açısından baktığımızda “semavi olan ve olmayan dinler” şeklindeki tasnifin varlığını da buna eklememiz lazım. Bunlara toptancı bir bakışla bakıp hepsini reddetmeliyiz mi yoksa iki durumu ayırıp farklı bir değerlendirmeye mi tabi tutmalıyız? Bence ayrım yapılmalı ve mesele yerli yerine oturtulmalıdır. Yoksa kafalar karmakarışık hale gelecektir. Bu bakımdan şöyle diyebiliriz:

1. Hristiyanlarla olan diyalog tartışmalarında “dinlerarası” gibi bir ifade kullanmak sakıncalıdır. Burada niyetin farklı olduğu söylenebilir. Niyet elbette önemli, ama yine de yapılan işin doğru olduğunu göstermez. Çünkü hristiyanlarla bir masaya oturulduğunda onların inançlarını din kabul etmek veya dinleri eşitlemek, hak din çağrışımı yapacaktır ki, sakıncalı olduğu açıktır. Belki burada iyi niyetle “din”den maksat hayat tarzı demektir yahut batıl din kastedilmektedir ve Kur’an’da batıl hayat tarzları için de “din” kelimesi kullanılıyor denilebilir. Oysa dinlerarası diyalogda kullanılan din hem -batıl değil de- oldukça olumlu bir manayı ifade etmektedir hem de burada din -hayat tarzı değil de- inanç anlamına gelmektedir. O zaman diğer din mensupları ile bir araya gelindiğinde onların dinlerinin hak olduğunu ima edecek hiçbir şeyi kullanmamak gerekir. Belki onlara ehl-i kitap Yahudi, Hristiyan veya daha genel bir ifadeyle kültür vs. denmelidir.

2. Dinler tarihi, dinleri çeşitli açılardan tasnif eder. Bunlardan biri “semavi olan ve olmayan dinler” tasnifidir. Peki buna “tek hak din islamdır” denilerek karşı çıkılabilir mi? Kanaatimce karşı çıkılmasına gerek yoktur. Çünkü dinler tarihi ile ilgilenen bilim adamları, bu tasniflerini gözlemleyerek yapmış, kendilerini aşkın bir varlığa veya vahye nispet edenleri bu şekilde, din diyerek tasnif etmişlerdir. Onların semavi din demekle maksatları hak din değildir. Amaçları hak dini tayin etmek de değildir. Bu dinler arasında İslam da vardır ve onların amacı İslam’ı da hak din olarak betimlemek değildir. Bir bilim adamı olarak sadece bir tasnif yapmaktır ve -bakış açısı seküler olsa bile- böyle bir tasnif yapmak mümkündür. Ancak bir müslüman olarak elbette tek hak dinin İslam olduğu bir iman meselesidir. Şayet dinler tarihçileri semavi dinleri hak din olarak tayin etmiş olsalardı, onlara şüphesiz karşı çıkardık. Çünkü bir müslüman olarak bunu kabul etmek mümkün değildir.

Sonuç olarak denilebilir ki, hak din anlamında tek bir din vardır, o da islam’dır. Bunun dışında farklı amaçlarla “dinler” denilmesinde bir mahsur yoktur. Burada hak din imasının olmaması şarttır. Hak din iması olmadığı zaman çeşitli ideolojiler, kültürler ve hayat tarzları için bunlar batıl da olsa din kelimesini kullanmak mümkündür. Zira Kur’an “sizin dininiz size, benimki bana” diyerek diğer inanç gruplarının hayat tarzlarına din denilebileceğini ortaya koymaktadır. Bu anlamıyla hayat tarzları, dinler fazla olabilir, bu şekilde batıl dinler de ortaya çıkabilir. Ancak bu dinler, yani hayat tarzları hak din tarafından reddedilmiştir.

Kategori:Yazılar

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir