Kısaca şöyle arz edeyim:
1. Din kavramı Kur’an’da hem geniş hem dar anlamıyla kullanılmaktadır. Dar anlamıyla din, tevhid ve iman esasları demektir. Bu anlamı ile din değişmez esasları ihtiva etmektedir. Geniş anlamıyla din, inanç olsun amel olsun ahlak olsun tüm esasları içerir ki, bu anlamıyla din topyekün hayat tarzı/dünya görüşü anlamına gelir. Hatta bu anlamıyla din çok daha geniş bir şekilde batıl dinler için de kullanılır. “Senin dinin sana, benimki bana” ayetinde olduğu gibi.
Burada akla şu ayet gelebilir: “Allah katında din İslam’dır.” Buradan da din tabiri kullanılacaksa bu sadece İslam için kullanılabilir, diye düşünülebilir. Oysa bu doğru değildir. Yukarıda da dediğimiz gibi din geniş anlamıyla kullanılabilir. Hem İslam’daki hükümler anlamında hem de diğer dinler için kullanılması anlamıyla… O zaman bu ayette kastedilen nedir? Bu ayette Allah katında din islamdır, denilmek suretiyle “hak din” kastedilmektedir. Yani Allah katında hak din İslam’dır. Bu durum başka dinlere din denilmeyeceği anlamına gelmez. Batıl din olabilir, tahrif edilmiş din olabilir.
Din kavramının halktaki karşılığı geniş anlamıyla tezahür etmiştir. Buna göre din topyekün bir hayat tarzıdır.
2. Şeriat kelimesine gelince onun da dar ve geniş anlamı bulunmaktadır. Geniş anlamıyla şeriat hem itikadi hem ameli hükümleri içermektedir. Geniş anlamıyla şeriat din ile özdeştir. Dar anlamıyla şeriat ise sadece ameli hükümlere denmektedir. Şeriat kelimesinin halktaki karşılığı ise dar anlamıyla tezahür etmiştir. Buna göre şeriat Allah’ın amel ve davranışlarımıza yönelik kanun ve hükümleridir.
3. Fıkıh ise Kur’an ve hadisleri tafakukkuh etmektir/anlamaya çalışmaktır ki, bu da nastan hüküm çıkarmak, istinbat etmek, istidlal etmek, ictihat etmek manalarına gelmektedir. İctihat veya istinbat zannilik içermektedir. Bu anlamıyla fıkıh zanniyattandır. İşte tam da bu noktada akla şu soru gelmektedir: Şeriat nerede bitip fıkıh nerede başlamaktadır? Şeriat Kur’an ve sünnette var olan lafızlar mıdır yoksa sarih bir şekilde sabit olan hükümler midir? Örneğin Kur’an’da 6000 küsür ayet var. Eğer şeriat lafızlar ise o zaman 6000 küsür ayet şeriat olmaktadır. Ancak bu ayetlerin anlaşılmasında her zaman ittifak olmamış, ihtilaf da olmuştur. Bu durumda şeriat sadece ittifak edilen, manası sarih hükümler midir? Bunu kabul edersek ihtilaf edilen ayetler ve hükümleri şeriatın dışında kalmış olur. Bu ise doğru bir yaklaşım değildir. Tam bu noktada İbn Teymiye’nin bir ayrımı sanki meseleyi izah eder gibidir:
a. Şer’-i münezzel: İşte bu 6000 küsür ayet anlamına gelmektedir.
b. Şer’-i müevvel: İşte bu da istinbat edilmiş, ictihat edilmiş hükümler anlamına gelmektedir.
Dikkat edilirse burada hem naslara hem de naslardan istinbat yoluyla elde edilmiş hükümlere şeriat denmiştir. Nitekim naslardan Allah’ın muradı sadece sarih hükümlere münhasır kılınamaz. Allah bazen hükmünün istinbat yoluyla elde edilmesini de murad etmiş olabilir. Bu yönüyle istinbat veya ictihad da şeriat olmaktadır. Allah bir konuyu açık bir şekilde beyan etmemiş, ictihada bırakmışsa demek ki burada Allah’ın muradı ictihat edilmesidir. O zaman ictihat da şeriatın kendisi olmaktadır. Tabii burada ictihat veya istinbat usulüne uygun yapılan içtihat veya istinbattır yoksa keyfi olanı değil.
İnsanın aklına geliyor: Acaba ictihat veya istinbat yoluyla elde edilen hükümlere şeriatın kendisi mi demek lazım yoksa bunlara “şeriatın içinde” diğer bir ifadeyle “şer’î (dinî)” mi demek lazım? Aslında bunlara “demek ki Allah’ın muradı bu” diyerek şeriatın kendisi demek mümkündür, ancak bu durum elbette karışıklığa yol açacaktır. Bu noktada en iyisi şeriatın kendisi ile şeriatın istediği şeyi ayırt etmektir. Allah’ın açıkça beyan ettiği hükümler şeriatın kendisidir. Allah’ın ictihat ve istinbat yoluyla elde edilmesini arzu ettiği hükümler ise şeriatın kendisi değil şeriatın istediğidir.
Tam da burada fıkıh devreye girmektedir. Fıkıh, şeriatın kendisi değil şeriatın istediğidir. Burada fıkha şer’-i müevvel diyebiliriz. Bu ayrımın iman-küfür meselesi ile yakından ilgisi vardır. Allah’ın açıkça beyan ettiği bir hükmü, diğer bir tabirle şer’-i münezzeli inkar etmek küfrü gerektirse de şer’-i müevveli inkar etmek küfrü gerektirmez.
Peki bir hükmü Allah’ın açıkça, sarih olarak beyan ettiğini nereden anlayacağız? En kestirme ifade ile söylemem gerekirse sünnet ve sahabe icmaından anlayacağız. Örneğin hırsızlığa verilecek ceza sadece Kur’an metni ile sınırlı kalınırsa çok çeşitli şekillerde te’vil edilebilir. Bu durumda sünnete ve sahabe uygulamasına ve tabii ki icmaına bakılır. Bütün bunlarda cezanın el kesmek şeklinde uygulandığı tespit edilirse o zaman ilgili ayetin manası da kesinleşmiş olur. Salat kelimesine verilecek anlamın tespiti de böyledir. Salat’ın, Kur’an metni ile sınırlı kalındığında çok farklı şekilde anlaşılabileceği söylenebilir. Ancak işi usulüne göre yaptığımızda yani sünnet ve sahabe uygulamasına baktığımızda salat kelimesinin hangi manada kullanıldığı kesinleştirilmiş olur.Sonuç olarak şunları söyleyebilirim: Geniş anlamıyla din hem itikadi hem de ameli hükümleri içerir. Dar anlamıyla din sadece itikadi hükümler manasına gelir. İtikadi hükümler değişmezdir. Her iki kullanım da Kur’an’da bulunmaktadır. Şeriat kavramının da hem dar hem geniş anlamı vardır. Geniş anlamıyla şeriat din ile özdeştir. Dar anlamıyla şeriat ise sadece ameli hükümleri ifade etmektedir. Ameli hükümler içerisinde peygamberden peygambere değişebilenler vardır. Bu anlamıyla din değişmez, ama şeriat değişebilir.
Fıkıh ise ictihattır. Bence fıkıh sahabe icmasından sonra gelen zanni hükümlerdir. Bu hükümler, dayanağı, akıl değil de naslar olduğu için şer’-i müevvele dahildirler, yani belki dinin kendisi değil ama dinîdirler. Şeriatın kendisi değil ama şer’îdirler. Dolayısıyla fıkhın bir kısmının değişebileceğini bir kısmının ise (nispi de olsa müçtehitlerin icmaını bir kenarda tutarak) değişmeyebileceğini söylemek mümkündür. Fıkhın değişebileceğini söylemek de keyfi olarak hükümleri değiştirmek anlamına gelmemektedir. Bir zaruret, bir ihtiyaç, bir maslahat ortaya çıktıkça usulüne uygun yapılan ictihatlarla hükmün değişebileceğini söylemek anlamına gelmektedir.
İlk Yorumu Siz Yapın