İçeriğe geç

BİLGİ VE HİKMET

Bilgi okuyarak; hikmet yaşayarak elde edilir. Az, düzensiz ve zahmetsiz bilgi ile alim olunamayacağı gibi dertsiz, gamsız, çilesiz, konforlu bir yaşantı ile hakim olunmaz.

Bilgi, dış dünya veya eşya ile olan ilişkimizden ortaya çıkar. Hikmet ise -dış dünyada yaşadıklarım olsa dahi- ben ile, kendim ile olan ilişkimden neş’et eder.

Bilginin amacı ameldir; amele dönüşmeyen bilgi yüktür.

Bilgi dilden; hikmet kalpten dökülür.

Hikmetsiz bilgi, insana ve eşyaya tahakküme yol açabilir. Bilgisiz hikmet ise hurafelere… Hikmet, insanın kendini bilmesi ve kendine sahip olmasıdır.

Bilginin faydalısı da zararlısı da; fayda veya zararı ağır basanı da olabilir. Ama bir şey hikmetse bunun zararlısı olmaz. Hikmetli bilginin ise insana faydadan başka bir şey vermez.

Okumadan bilgi sahibi olunamayacağı gibi yaşamadan hikmet sahibi de olunamaz.

Hikmet sahibi olmak için bilgi; bilgi sahibi olabilmek için hikmet şart değildir. Ama bilgiye hikmet aşılamanın tadına doyum olmaz.

Hem bilgi hem hikmet sahibi olanlar öncü, önder, mürşit insanlardır. Asıl olması gereken de budur.

Hikmet’in etrafında örülü ve amelden kaynaklanan bir kavramlar kuşağı vardır: Vahy, ilim, irfan, marifet, kalp, lübb, takva, vera’, haşyet, huşu, furkan, feraset, zikir, tefekkür… Salt bilginin etrafında örülü böyle bir şey yoktur. Varsa da sadece bilginin, nasıl elde edilebileceği ile zanniliği ve kesinliği ile ilgili kavramlar vardır. Bu kadar.

Batı zihniyeti, bilgiyi bulmuş, hikmeti kaybetmiştir. Modern çağın müslümanı ne bilgiyi ne de hikmeti bulabilmiştir.

Hikmet sahibi olmak için Müslüman olmak şart değildir. Zira Müslüman olunmasa da dert, yaşam, tecrübe öğretir. Müslüman olunursa iki kat öğretir.

Matematik, felsefe, sosyoloji ile hadis, kelam, fıkıh bilgi olmak açısından aynıdır. Ancak ilk kısımdakiler sekülerdir; diğerleri dini boyutludur, yani dayandıkları yer esasen vahiydir. Hadis ilmi açısından sahih hadis şudur, zayıf hadis şudur demek; kelam açısından akıl ile vahiy çeliştiğinde ne yapılacağını ortaya koymak bilgisel bir meseledir. Bunun hikmetle ilişkisi yoktur. Bununla uğraşanların hikmet sahibi olması da gerekmez.

Mevlam görelim neyler neylerse güzel eyler; lütfun da hoş kahrın da diyebilmek; “bizi şükür sahibi kılan şey mutluluk değildir, tam tersi şükürdür bizi mutlu kılan…” diyebilmek hikmettir. Bu da öyle kolay elde edilebilecek bir şey değildir.

Sonuç; bilgi soyut ve teorik bir şey; hikmet ise somut ve pratik bir şeydir.

Şunu da ifade etmemiz gerekir: Bilgi ile burada okumak, dinlemek ve benzeri yöntemlerle sadece bilgilenme kastedilmiştir. Böyle olunca salt bilgi hikmeti yani ameli içermemektedir. Ancak Kur’anî kavram olan ilim kelimesini dikkate alırsak bu, hem bilgiyi hem ameli hem de hikmeti içermektedir. En temel ilim kaynağı vahiydir. Vahiy ise hikmet’in ta kendisidir. Hikmet’e ulaşmak ise amelsiz olmaz. Dolayısıyla ilim, vahiy, hikmet hayatın bütünsel, manevi gerçekliğidir.

(Anladığım kadarıyla…)

Kategori:Yazılar

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir