İçeriğe geç

BİR HADİSİ GÜNÜMÜZE UYARLAMAK: “MÜNAFIĞA EFENDİ DEMEYİN!..”

Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Münafığa, ‘efendi’ demeyiniz. Eğer onu efendi sayacak olursanız, Azîz ve Celîl olan Rabbinizin kızgınlığını çekmiş olursunuz.” (Ebû Dâvûd, Edeb 83)

Öncelikle belirtelim ki hadiste muhtemelen tarihsel anlamda münafıklıktan bahsediliyor. Bu münafıklar dille inandıklarını söylediği halde kalben inanmayanlardır. Ve Peygamberimiz bunlara efendi demek suretiyle saygı gösterilmesini, üstün bir konumda tutulmalarını asla onaylamıyor ve hoşnutsuzluğunu da ortaya koyuyor.

Münafık demişken akla takılabilecek bir soruya da cevap vermek gerekir: Münafık eğer Peygamberimiz dönemindeki münafıksa münafık olduğu bilinmeyendir. O zaman bu emir nasıl yerine getirilecektir? Buna şöyle cevap verebiliriz: Münafıklar hakkında koca bir sure nazil oldu. Tek tek isimleri tüm sahabilerce bilinmese bile hal ve tavırlarından kim oldukları ve nasıl hareket ettikleri anlaşılıyordu. Hal böyle olunca bu insanlara tazim edilmesi yasaklanmış oldu.

Devam edersek, peki, bu hadiste ifade edilen durum sadece tarihsel olarak münafıklarla mı ilgilidir? Elbette hayır! Bu hadis Allah’a inanmayanları olduğu gibi Allah’a inandığı halde Allah’ın hükümlerini yaşamayanları, hayatıyla ve haliyle onları reddedenleri, istikametten sapanları, ilave olarak dinde bid’at çıkaranları da kapsıyor olmalıdır. O halde bu hadîsten şu sonucu çıkarmak mümkündür: Münafıkları, fâsık ve fâcirleri, bid‘atçileri efendilik ve benzeri sıfatlarla nitelendirmek Allah’ın gazabına sebep olur. Bu hadisle birlikte şu hadisi de beraber mütalaa etmek gerekir: “İslam yücedir, onun önüne geçilmez.”

Durum böyleyse bu hadisleri daha iyi anlaşılsın diye günümüze uyarlamamız gerekir. Şöyle ki:

İslam’a aykırı düşünceleri olan birine “Sayın…” diye başlayarak hitap etmek mümkün müdür? Mümkün gözükmüyor. Peki siyasi bir Müslümanın kafir veya Yahudi olan bir başka siyasiye “Sayın…” diye hitap etmesi mümkün müdür? Mümkündür. Zira siyaset güç meselesidir. Siyasette diplomatik bir örf oluşabilir. Müslümanın maslahatı da bunu gerektirebilir.

Buna paralel olarak bazen şöyle deriz: “Fikrine katılmıyorum ama saygı duyuyorum.” Önce bu fikrin nasıl bir fikir olduğuna bakmak gerekir. Şayet bu fikir ihtilaf etmenin caiz olduğu türden ise buna saygı duyulur. Ama ihtilaf etmenin caiz olmadığı türden ise buna saygı duyulmaz, ancak tahammül edilir. Mesela bir ateist, kendi ideolojisi ile ilgili fikrini beyan ettiğinde onun fikrine saygı duyuyorum, ama katılmıyorum denmez, denmemelidir. Onun fikrine ancak tahammül edebiliriz. Açıkça saygı duymuyorum denmesine de gerek yoktur. Sadece tahammül gösterilir; hiçbir şey denmez, şiddete de başvurulmaz.

LGBT’lilere saygı duyuyorum, onların kılına zarar gelse başörtümü yırtarım diye saçma sapan şeyler ifade edilmez. Bu sapkınlara yaşadığımız şartları dikkate alarak sadece tahammül edilir. Eğer onlar tavırlarını yaygınlaştırmak isterlerse aynı yöntemlerle onlara karşı gelinir.

Manken camide yarı çıplak poz vermiş, bu bir sanattır, sanatına saygı duymalıyız, denemez. Şayet onlar açısından bu sanatsa bize de ancak tahammül göstermek düşer. Tabii kutsal mekanlara saygısızlık olduğundan dolayı da gerekli hukuki tedbirler alınır.

Bid’at görüşe sahip olanların, istikametten ayrılanların görüşleri eleştirilmeden yayınlanmamalıdır. Eleştirilmeden yayınlanırsa bu kötülüğün reklamı anlamına gelir ki, bu tip insanlara efendilik konumu verilmesine yol açar.

Siyasi olarak din düşmanlığı açık ve net olan insanların peşlerinden gidilmez. Gidilirse, bu, onları efendilik konumuna oturttuğumuz anlamına gelir ki, kabul edilemez. Örnekler arttırılabilir. Sonuç olarak denilebilir ki, İslam’a aykırı fikirlere, İslam’a aykırı hal ve tavırlara saygı gösterilmez, ancak tahammül edilir. Bu fikir ve haller, tazim edilmek ve hoş görülmek suretiyle efendilik konumuna yükseltilmez.

Kategori:Yazılar

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir