İçeriğe geç

TASAVVUFTA MÜRŞİTLER İÇİN KULLANILAN BAZI LAKAP VEYA ÜNVANLARA DAİR BİRKAÇ KELAM

Konuya biraz hızlı bir giriş yapmam gerekirse evvel emirde şunu söyleyebilirim: Ğavs, kutub, evtad, nukeba, nuceba, üçler, kırklar, yediler gibi ricalullah denilen tasavvuf ehli lakap veya ünvanlarının dini hiçbir değeri yoktur. Bunlara dini değer atfetmek bidattır.
 
Bununla birlikte dini değer atfetmeksizin, bu lakap veya ünvanların tasavvuf ehlini derecelerine göre adlandırmak olarak icat edildiği düşünülürse inşallah bir mahsuru yoktur. “Dini değer atfetmeksizin” derken kastım şudur: Allah ve Resulü müminler için bu tür lakap veya ünvanlar belirlememiş ve ortaya koymamıştır. Ortaya kondu denilirse ve bu ibadet niyeti ile yapılırsa bidat olur.
 
Malumdur ki, zahir ulemasının (anlaşılsın diye böyle söylüyorum, maksadım zahir-batın alim tartışması yapmak değil) çeşitli lakapları vardır. Allame, şeyhu’l-İslam huccetu’l-İslam, hakim, ilimde emiru’l-mü’minin vs. Bu lakapların hiçbiri Kur’an ve sünnette yoktur. Ancak kişinin ilimdeki derecesini belirtmesi itibarıyla ve içeriklerinde de bir mahsur bulunmaması sebebiyle kullanılmalarında bir sakınca yoktur.
 
Aristo’ya muallim-i evvel denmiş! Bu da felsefede verilen bir lakap. Bu lakap Aristo’nun felsefede derecesini ifade etmek için kullanılan abartılı bir ifadedir. Elbette bir hakikati vardır. Ancak bu lakap hakiki anlamıyla anlaşılıp da gerçekten ilk muallimin Aristo olduğu, ondan önce bir muallim ve öğreticinin bulunmadığı iddia edilirse herhalde yanlış bir şey söylenmiş olur.
 
Aynen bunun gibi batın ulemasının da lakapları vardır. Bu lakaplar onların ilim ve ameldeki derecelerini gösterir. Elbette bu lakapların verildiği insanlar bunu hak edecek amel, ihlas ve ahlak ortaya koymuşlardır. Bu alanlarda ileriye gitmişlerdir. Bazı alimlerin fıkıhta, hadiste, kelamda çok ileriye gitmeleri gibi. Ama şunu unutmamak gerekir ki, bu lakapların içeriği Kur’an ve sünnetle çelişemez, çelişmemelidir. Dolayısıyla bu lakaplarla şeyhlerin kainatta tasarruf yaptığını, insanların ihtiyacı için koşuşturduğunu, medet istendiğinde oraya yetiştiğini, insan ve kainatı yönettiğini bir inanç haline getirmek oldukça problemlidir. Buna -görünürde şirk unsurları olsa da- esas itibarı ile bidat demek mümkündür. Gerçek bir şirk denilemeyişinin sebebi bu insanların bu tasarrufları Allah’ın iznine bağlamalarıdır. O zaman yukarıdaki lakapları bu içeriğinden dönüştürerek anlamak gerekir ki, bu durumda o lakapların kişilerin batında kazandığı dereceleri gösterdiğini söyleyebiliriz. Aksi takdirde bunların dindeki durumu tartışmalı ve sıkıntılı olacaktır.
 
Bir mürşid-i kamil’in keramet kabilinden birkaç kere insanların ihtiyacını Allah’ın izniyle karşıladığı düşünülebilir. Ancak keramet olgusunu istismar edip bunu kurumsal hale getirmek, bunun altını çiziyorum kurumsal hale getirmek ve o mürşid-i kamil’in her zaman böyle yaptığına inanmak veya o istediğinde hemen böyle yapabileceğine inanmak -Allah’ın izni ile böyle olduğuna inanılsa dahi- bidattır. Zira artık burada keramet olgusu ortadan kalkmış, mürşit denilen o şahıs kutsallaştırılmış olmaktadır. Dinimizde böyle bir inanç yoktur.
Şahısların aşırı yüceltilmesi ve kutsanması ruhban sınıfının oluşmasına neden olur ki, dinimizde bu durumun kabul edilmesi mümkün değildir. Hz. Ömer’in Halid b. Velid’i ordu komutanlığından azletmesini düşünelim. Yine Hz Ömer’in altında beyat edilen rıdvan ağacını kestirdiğini düşünelim. Yine Hz. Ömer’in hacer-ül esved’i, bir taş olarak kabul ettiğini, ancak Peygamber ona tazim ettiği için onu tazim ettiğini düşünelim.
 
Sonuç olarak belki de tasavvuf ehli arasında özel ortamlarda bazı şeylerin konuşulması ve bazen de tazimde farkında olmadan aşırıya gidilmesi normal kabul edilebilirse de bunların sosyal medyada konuşulması, kamuya açılması ve din olarak anlatılması kesinlikle zarar vermekte, Müslümanların alay konusu olmasına da sebep olmaktadır.
Bu işin çözümü, veli diye kabul edilen insanların ve onların sağ kollarının müritlerini bu konuda bilinçlendirmeleridir.
 
Bunları düşünmeye değmez mi?
Kategori:Yazılar

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir