İçeriğe geç

ŞU ÜMMET SEYYİD KUTUP MUHALİFLERİNDEN NE ÇEKTİ BE!

Müslümanların şu haline bakar mısınız? Şu aralar sosyal medyada Seyyid Kutub, Mevdudi tartışılıyor! Özellikle de Seyyid Kutub… Sosyal Medyada çeşitli görseller paylaşılıyor. Burada öyle iddialar yer alıyor ki, Müslümanlar hınç ile dolu, sanki intikam duygusu ile hareket ediyorlar! Seyyid Kutub’u haritadan silmek gibi bir çaba içerisindeler! Anlaşılır gibi değil!

İddialardan biri Seyyid Kutub’un Hz. İbrahim’in kesinlikle güneşe taptığını söylemesi… Şöyle diyor Seyyid Kutub: Hz. İbrahim yıldızı görüyor rabbi olduğunu zannediyor, batıp gidince Rabbim olamaz diyor. Ayı görüyor rabbi olduğunu zannediyor, ay batıp gidince Rabbim olamaz diyor. Güneşi görünce -ki, diğerlerinden daha büyüktür- hah diyor, kesinlikle rabbinin o olduğunu zannediyor. O da batıp gidince Rabbim olamaz diyor.

Seyyid Kutubu illa kafir yapmak isteyenlerin buradan çıkardığı sonuç şu: Hz. İbrahim’in bu varlıklara Rabbim demesi istifhami inkaridir. Ama Seyyid Kutub gerçekten Hz. İbrahim’in bunları ilah kabul ettiğini söylüyor.

Biz de diyoruz ki, yapmayın, bu kıssanın tefsirinde farklı yorumlar var. İstifhami inkari bunlardan biri. Bu güzel bir yorumdur ancak yorumlardan sadece biridir. Bakınız Maturidi’nin Tevilatu’l-Kur’an’ına… Bizzat kendisi bu kıssa ile ilgili üç yorumun olduğunu söylüyor. Birincisi Kur’an’ın zahirini esas alıyor. Sonuncusu istifhami inkaridir, diyor. O zaman mesele şu: Anlaşılan o ki kıssada üç te’vil var. Böyle olan yerde hiç küfürden bahsedilebilir mi? Bırakın Seyyid Kutuba bizzat kafir demeyi, onun bu tercihine küfür lafzı bile kullanılamaz! Te’vilin, farklı anlayışların olduğu bir yerde küfürden bahsedilemez. Ama gel gör ki, bazı müslümanlar Seyyid Kutubun illa kafir olması lazım geldiğinde diretmektedirler!!

İkinci bir iddia Seyyid Kutub’un tecsim itikadında olduğuna dairdir. Detaya girmek istemiyorum. Ama şu kadarını söyleyebilirim ki, kesinlikle tecsim itikadında değildir. Sadece “Allah arşa istiva etti” ayetinin tefsirine bakılsa yeterlidir! Selefi bir bakışa sahip olduğu söylenebilir ama asla tecsim veya teşbih itikadında değildir.

Şimdi soruyorum: Nedir bu ümmetin Seyyid Kutub ile alıp vermediği… Seyyid Kutub evliya değildir. Hata ise insan hata yapar. Ama ehl-i sünnet değil demek kimin haddine? Kafirdir demek de neyin nesi? Kafir olduğuna göre ona şehit denemez, demek de nasıl bir vicdanın sonucu?!! Seyyid Kutub olsun, İbn Teymiye olsun söylemleri biraz serttir. Siz bu sertlikten, insanların tekfir hastalığına kapılmaması gerektiğinden bahseder, mensuplarınızı uyarırsınız. Ama bunlar ehl-i sünnet değil, ne demek? Kafirdir, sapkındır, nasıl dersiniz?!

İhsan Şenocak Seyyid Kutubu ucundan biraz savunur oldu. İyi de yaptı! Doğru olan buydu. Ama malum tayfa onu da sildi. Ebubekir Sifilleri daha önce silmişlerdi. Bizim bir Molla Abdullah’ımız var. O bile radara yakalandı. Halil Gönenç hocaya bile laf attılar, var mı ötesi! Halil Gönenç’e laf edenin Nurettin Yıldız, Halis Aydemir, Muhammed Emin Yıldırım gibi insanları eleştirmesine herhalde çok da hayıflanmamak lazım!!!

Hep merak etmişimdir, neden sadece tarikat ahalisi Seyyid Kutuba karşı! Gerçekten ehl-i sünnet olmadığı, ehli sünnet itikadını çiğnediği için mi? Yoksa bazı tarikat uygulamalarını eleştirdikleri için mi? Bilemiyorum, yoksa işin içinde başka şeyler mi var?

Ama ona karşı olanların televizyonlarda Müslümanların paralarını dansözlere akıttıklarını biliyoruz. Holding batırdıklarını da biliyoruz. Bunlar ehli sünnet, Seyyid Kutub değil, öyle mi? Yine onlara karşı olanların Doğu Perinçek’e kardeşim dediğini, Mustafa Kemal’in bu ülkenin büyük bir değeri olduğunu söylediğini biliyoruz. Bunlar ehli sünnet, Seyyid Kutub değil, öyle mi?

Gerçekten Seyyid Kutubu eleştirip dışlayanların derdi İslam mıdır yahut ehl-i sünnet midir, bir süredir düşünmeye başladım. Ben gelinen bu son nokta itibariyle derdin İslam değil maddi veya manevi menfaat olduğunu düşünmeye başladım. Her gün birlikte yiyip içen, ehli sünnet savunması yapan insanların birbirine bu denli girmesi başka nasıl izah edilebilir? Bu insanların asıl düşmanlarını bırakıp, hatalı da olsa yanlış da olsa dostlarını sürekli hedef tahtası yapması başka ne anlama gelebilir? Müslümanlara faydalı olan, özellikle gençliği şuurlandırma yolunda ciddi adımlar atan, sosyal medyada ismi geçen pek çok kişiyi karalamak menfaat veya rant dışında başka hangi kelimelerle ifade edilebilir?

Beyler, müslümanlar, kendimize gelelim. Kim dost, kim düşman adam gibi bilelim. Kim Müslüman kim değil, kim ehli sünnet kim değil, kim bidat ehli kim değil, bunu hevalarımıza, tarikat ve cemaatimize mesafesine göre değil, ilmi ölçülere göre konuşalım. Bunları ilimsiz ve kifayetsiz yaptığımızda zararı sadece cemaatimize, tarikatimize veya Müslümanlara değil İslam’a ve ehli sünnete de dokunacaktır. Nitekim öyle oluyor da…

O zaman bırakalım kişileri mesnetsiz suçlamayı, ehli sünnet değildir demeyi, onların kitaplarının bulunduğu mekanı feyizsiz ve bereketsiz olarak nitelemeyi, adam gibi okuyalım, düşünelim, gerektiğinde eleştirelim ama dostumuzu düşmanımızı tanıyalım. Müslümanlar zikirsiz yapamayacağı gibi cihatsız da yapamazlar. Müslümanlar ibadetsiz yapamayacağı gibi ilimsiz de yapamazlar. Cihat şuuruna katkı yapacak kim varsa onu dışlamayalım. Seyyit kutup tüm hataları ile birlikte bedenini Allah yolunda vakfetmiştir. Onu eleştirmek ona değil sadece bize zarar verir.

Tarikat şeyhlerinin Seyit kutup gibilere feyzsiz, kafir, tecsim itikadına sahip demesi, sadece tarikatçılara değil tarikat gerçeğine de zarar veriyor. Ehli sünneti temsil ettiğini söyleyip de tüm hurafe, bidat ve uydurmaları ehl-i sünnet adına söyleyenlerin, sadece kendisine değil ehli sünnete de zarar verdiği gibi…

Bunu anlamak çok mu zor?!

Kategori:Yazılar

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir