İçeriğe geç

KUR’AN’DA YAZAN HER ŞEY DİN MİDİR?

Bu soruya makul bir cevap verebilmek için dinin ne olduğunu, dinden ne anladığımızı belirtmemiz gerekir.
 
Din bir inanç sistemi midir? Eğer böyleyse inanç dışında kalan kurallar din olmayacaktır.
Din inanç, ibadet ve ahlak sistemi midir? Eğer böyleyse bunların dışında kalan hususlar din olmayacaktır.
 
Din bir inanç, ibadet, ahlak ve hukuk sistemi midir? Eğer böyleyse bunların dışındakiler din olmayacaktır.
 
Din kıyamete kadar değişmez olan inanç ve kurallar bütünü müdür? Eğer böyleyse değişebilecek hususlar din olmayacaktır.
 
Din kıyamete kadar vücub olarak bağlayıcı inanç ve kurallar bütünü müdür? Eğer böyleyse bağlayıcı olmayan hususlar din olmayacaktır.
 
Din, hakikatin ve işlerin özü müdür? Eğer böyleyse işlerin şekli-şemali din olmayacaktır.
O zaman neyi esas aldığımıza göre Kur’an’da yazan her şeyin din olup olmadığı da ona göre değişecektir.
 
Kur’an’a şöyle bir baktığımızda,
 
İnanç var
İbadet var
Ahlak var
Hukuk var
Muamelat var
Ceza var
İnsan var
Evren var
Hayvanlar var
Bitkiler var
Farzlar var
Menduplar var
Mübahlar var
Haramlar var
Mekruhlar var
 
Bağlayıcı olanlar var, olmayanlar var.
Değişmeyecekler var, değişebilecekler var.
 
Burada bence iki bakış öne çıkar:
 
1. Kur’an’da sadece dinin özü olanlar ile bağlayıcı olanlar ve hükmünde ittifak edilenler din adını alır. Diğerleri din değildir.
 
Temel inanç konuları, ibadet ve ahlak dindir. Çünkü bunlar dinin özüdür.
Allah evrenden bahseder. Ve her zaman bu ayetlerde kudretine, iradesine ve ilmine işaret eder. Din olan Allah’ın mükemmel vasıflarla nitelenmesi ve öyle tanınmasıdır. Diğer unsurlar değil.
 
Allah insandan bahseder. Bahsedilen tüm yerlerde ubudiyete dikkat çekilir. Burada din olan insanın Allah karşısında kul olma bilincine yükselmesidir. Geri kalan unsurlar din değildir.
Allah hayvanlardan, bitkilerden bahseder. Yine burada söz konusu olan Allah’ın yaratıcılığına, sanatına, kudretine ve ilmine vurgu yapmaktır. Din olan budur, diğer hususlar değil.
Kur’an’da kıyamete kadar bağlayıcı emir ve yasaklar vardır. Bir de bunun yanında örfi hususlar vardır. Buna mübah hükümler de diyebiliriz. Küçük kız çocukları ile evlilik gibi. Dört kadınla evlilik veya kadınları dövmek gibi. Bağlayıcı emir ve yasaklar dindir ancak bunlar din değildir.
 
Kur’an’da muamelat ve ceza hükümleri vardır. Bunlar içinde vücub ifade edenler dindir, etmeyenler din değildir.
 
Kur’an’ın anlamında ittifak edilenler var, ihtilaf edilenler var. İttifak edilenler dindir. Ancak ihtilaf edilenler din değildir, yorumdur.
 
Buna göre din, inanç, ibadet ve ahlak esasları ile dinin özü diyebileceğimiz bağlayıcı ve değişmez hükümlerdir.
 
Burada hemen ifade etmeliyim ki, bir de tarihselci yaklaşım vardır. Buna göre Kur’an’daki çoğu hüküm din değildir. Çünkü onlar tarihseldir, evrensel değildir. Tarihsel olmak değişime açık olmak demektir, değişebilecek bir şey de din değildir. Buna göre neredeyse inanç, ibadet ve ahlak hükümleri dışında din olarak adlandırılabilecek bir husus yoktur.
 
2. İkinci yaklaşıma göre Kur’an’da olan her şey dindir. Çünkü Kur’an’da olan her şey Allah kelamıdır. Ancak dinin boyutları vardır. Dinin boyutları birbiriyle eşit değildir. Bu anlamıyla din güneş ışığı gibidir. Güneş ışığı, vurduğu nesneler itibariyle bazen kuvvetli bazen zayıf olur. Ancak güneş ışığı değişmez. Vurduğu nesnelerin kapasitesine göre şekil alır. Din de böyledir. Din insan içindir. Dolayısıyla insan söz konusu olduğunda kuvvetli olan yönler ve zayıf olan yönler vardır. Ama neticede hepsi güneş ışığının ışık olması gibi dindir.
 
İnanç ibadet ve ahlak hükümleri zaten dindir.
 
Allah evrenden bahseder. Maksadı ilmi ve kudretine vurgu yapmaktır. Doğrudur. Ancak ilim ve kudretiyle kısaca sıfatlarıyla evreni kuşatmıştır. Evrene mührünü vurmuş gibidir. Bu anlamıyla o ayetlerin hepsi dindir. Bu ayetlerde evren seküler olmaktan çıkarılmış ona dini ve ahlaki bir boyut katılmıştır. Şöyle diyebiliriz: O zaman evren, bizzat kendisi din olmasa bile dini bir boya, dini bir renk, dini bir anlam kazanmıştır.
 
Allah hayvanlardan, bitkilerden hatta cansız varlıklardan yani tabiattan bahseder. Yine bunlarda da maksat Allah’ın ilmine, kudretine, yaratıcılığına vurgu yapmaktır. Ancak böyle yapmakla bütün bir varlığa manevi bir anlam yüklenmiştir. Tabiat bile manevi bir varlık oluvermiştir. O zaman şöyle diyebiliriz: Hayvan, bitki ve tabiat dinin kendisi olmasa bile ayetlerde bunların Allah’ın sıfatlarının bir tecellisi olması hasebiyle dini bir boya, dini bir renk, dini bir anlam yani manevi bir anlam kazanmışlardır.
 
Kur’an’da kesin bağlayıcı hükümler vardır. Dedik ki, bir de tavsiye hükümler, örfi olanlar veya mübah hükümler söz konusudur. Evet, bunlar bağlayıcı olmaması hasebiyle dinin özünü temsil etmezler. Ancak Allah bunlara müsaade ettiği için bunlar dindendirler, din dışında değillerdir. Örneğin küçük kız çocuklarıyla evlilik dinin bizden bağlayıcı olarak istediği bir şey değildir. Bizim örfümüze bıraktığı ama caiz kıldığı bir hükümdür. O zaman diyebiliriz ki, bu hüküm veya hükümler dinin aslından değil ama dinin dışında da değildirler. Din bunlara izin vermiştir. O zaman bunlar “din değildir” derken kastımız “bunlar bağlayıcı olmaması sebebiyle yahut evrensel olmaması hasebiyle din değildir” olmalıdır.
 
Kur’an’da değişmez ve değişebilir hükümler vardır. Değişmez hükümler bellidir. Değişebilir olanlara gelince bunlar asıl ve öz itibariyle din olmasa bile dinin değişmesini murad ettiği şeylerdir. Din yani Allah değişmesini istemeseydi değişmeyecekti. Değişmesini murad ettiği için hüküm veya olay değişmiştir. O zaman bunlar din değil ama dinin dışında da değildir. Bu durumda onlar için “bunlar din değil ama dinidir” diyebiliriz.
 
Son olarak Kur’an’da ittifak edilen ve edilmeyen hükümler vardır. İttifak edilenler zaten tartışma konusu değil. İhtilaf edilenlere gelince, bunlar bir anlamda fakihlerin ictihadı olacaktır. Fakihlerin Kur’an’dan yola çıkarak vardığı farklı hükümler din midir? Bu hükümler netice itibarıyla Kur’an’a dayanmaktadır. Ama fakihlerin süzgecinden farklı bir şekilde çıkmışlardır. O zaman denilebilir ki, bu ihtilaflı hükümler dinin kendisi değil ama dinin dışında da değildir. Bunu da “bu hükümler din değil ama dinîdir; İslam değil ama islamîdir” şeklinde ifade etmemiz mümkündür.
 
Bu bakış açısında bütün bir varlığa seküler değil, dini, ahlaki ve manevi olarak bir yaklaşım vardır. Onun için bu yaklaşımda bazı şeyler dinin aslı ve kendisi olmasa bile dinden bir ruh, dinden bir nefha taşımaktadırlar. Bunlar dinin kendisi olmasa bile dinidirler, dini bir iz barındırmaktadırlar. Mübah dediğimiz alan bile bu bakış açısına göre seküler alan değildir. Evet, o alanda insanın çok rahat kendisinin tercih edebileceği eylemler bulunmaktadır. Ancak mümin o alanda serbest davranmayı kendisine mümkün kılanın Allah olduğunu bilmektedir. Bu açıdan mübah alanlar bile din olmasa bile dini-manevi bir anlam taşımaktadır.
 
Görüldüğü gibi konu, çerçevesi geniş olan bir konudur. Nerden baktığımıza göre sonuç da değişebilir. Önemli olan bu noktada aceleci olmamak, samimi olmak ve modern değerleri kendimize esas yapıtaşı almamaktır. Böyle olunca meseleyi tartışmak, müzakere etmek de mümkün olabilecektir.
Kategori:Yazılar

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir